7.07.2011

Kocaman

- Denize son giren eşşek.
- Annee! Osman bana “eşşek” dedi.
- Çocuklar!
Arabanın durmasına fırsat vermeden fırlamıştı çocuklar. İki kardeş misali kumsalda didişiyorlardı.
- Abidin, şnorkel-gözlük?
- Atsana baba yaaa.
Suyun kıyısındaki balıklar kaçıştı, deniz gözlüğünün düşmesiyle. İki çocuk babaya kızgın bakışlar attılar. Aslında sadece büyükleri taklit ettiler.
- Mehmet amca, balık tutuyorduk ya, of!
- Ne balığı?
- Şurda! Küçük balıkları.
- Ya bırakın küçükleri. Ben size olta hazırlayayım, büyüklerini yakalarız.
“Oley!” diye koşuşturarak denize atladı iki çocuk, bu vaadi duyunca. Sonra durdular, biri bağırdı:
- Başka gözlük var mı?
- Neee?
- Gözlük, gööözlüüük? Dedi Osman ellerini “dedenin gözlüğü” gibi yaparak. Annesi iki elini avuçları yukarı bakacak şekilde kaldırıp başını iki yana salladı dudak bükerek.
- Neyse ben bakayım, sonra sen bakarsın, tamam mı?
- Peki.
O sırada çocuklara su sıçratarak denize daldı baba. İki çocuk da peşinden. Ama sonra Abidin bıraktı peşlerini. Şnorkel ve gözlüğü taktı. Daldı.
… soldan güneş yükseliyordu, güneye giderken… Çok hızlı!
… samsun asfaltında otomobiller, ne güzeldir yollarda … Bu oldu. Babası her zaman denizaltında nefesini bir şarkı ritmine göre ayarlamasını söylerdi. Çünkü Abidin’in panik atağı vardı.
Açılmıştı. Denizin altında ileri doğru baktı. Uzakta ivedi bir hareketlilik fark etti. Suyun dışına çıkardı kafasını. Babası ve Osman uzaktaydı. Ayakları yere değmiyordu ve yakında kimsecikler yoktu.
… kömür kokusu, gecekondu evleri…
Korku ya da merak. Merak! Hareketin olduğu yere yöneldi. Bir toz bulutu vardı denizin dibinde. Daha da yaklaşınca mavi bir şey gördü dipte. İçinden “mavi yengeç” diye hayret etti. Ama asıl konuğu görünce donakaldı. Kocaman bir deniz kaplumbağası.
Abidin’in hareketsizliğinden istifade edip deniz onu derinlerine çekti. Şnorkeline su girmesiyle şarkı koptu. Artık gürültü vardı kulaklarında, o çok korktuğu gürültü. Batıp çıkıyordu. Düşünemiyordu. Ancak hissetti yosunlu ve sert bir kabuk kenetlenmiş ayaklarının altından yukarı itti onu.
Suyun üstüne çıkmasıyla, gözlük takımı kafasından düştü. O esnada kemikli bir kucak kavradı onu:
- Geçti, geçti. Tamam tuttum seni.
Ama az önce boğulan o değilmiş gibi babasını umursamadan anlatmaya başladı heyacanla küçük çene:
- Baba, değdim ona. Kocaman, böyle büsbüyük, kaplumbağa vardı. Buuu kadar! Dev gibi yengeçle savaşıyordu, mavi…