7.11.2011

Kalp Krizi


bir önceki aşamada takılı düşünceler. ne somut bir anlam ifade ediyorlar ne de estetik bir güzellik. ancak yazılacaklar ve bunun farkındalar ki bu zaten onlar için yepyeni bir hal. belki de sadece avangart. buradan başlamak iyi fikir olabilir; yeninin formu.
sorguladığımız şeyler sıklıkla yabancı ve tanıdık yanları bir arada tutan konulardır. temellerinde bu iki özelliği bulundururlar çünkü; tanımadığımızı sorgulamaya cesaret edemezken; yabancı hissetmediğimiz bir duruma karşı savcı soyutlanmasını oluşturamayız içimizde. bu kadar temel iki özellik her alanıyla bağlantılıdır hayatımızın. en azından her şeyle bağıntılı bir ağacın büyük bir dalıdır.

bütünsel ve tekil düşünce anlayışları, bilgeliğin iki temel dalı olarak ele alınır her daim. ancak şu hiçbir zaman fark edilemez; her tekil düşünce bilgeliğe karşı konmuş bir manifestodur. bütünün reddi bir anlamda bilginin ve onun geliş yolunun kabullenilmeyişidir. çünkü bilge diye ele aldığımız kişiden temel beklenti; bizim “aklımızın ermediği” konularda üstün kontrol ve bilgi seviyesidir.

kontrol ve bilgi olayın iki zıt birleşenidir. bunu fark ettiğinizde ise ilk sorgu maddeniz, evren ve tanrı olur. bunun için tanrı size evini vermiştir. bu şekilde kolaylıkla kendisine karşı ortaya atılan çelişkiyi başından savar.

evinde en temelinde sonsuz kontrol ve sınırsız bilme arzusu yer almaktadır. bu sizi bir insana yaklaştırır, onun hayatı üzerine kararlar aldığınız sırada gönlünüzü rahat ettirir ve birbirinize bağlar. bunlar temel fonksiyonları olduğu için evinin, herhangi birinin çıkarılmasında farklı sevgi türlerinin oluşmasıyla evin kaybolur. lakin tüm bunlara rağmen, bu iki arzunun en kötü yanları hala söylenmemiş olarak durmaktadır.

biz en başa dönelim. bir evin nasıl başlar? bu sorunun tek cevabı yoktur. birkaç katmanda görülür ve katmanlar her kişi için değişir. ben burada kendimi standart alacağım.

ilk evre umut evresidir. asıl sembol gülümsemedir. hayatınızın en parlak hislerine bu dönemde sahip olursunuz. bu evrenin temel özellikleri; tanrılaştırma, eskiyi yıkım ve bariyerlerdir. bu üç özellik size bir devrimdeymişsiniz izlenimi verir. hatta sıklıkla burnunuzda hafif bir kan kokusuyla gezersiniz. bunun en temel nedeni sizi savaşa hazırlamaktır. bu evrenin sonunda en azından kendinizle kavga edip karşınızdakini kazanacaksınızdır.

evre ikiye geçilir. bu evre ise, sunum evresidir. yaşadığımız yüzyılda gayet kısa hale gelse de bu evre en temel evresidir, evinin. çünkü en temel özelliği bu evre yaratır; anlaşılmazlık. tıpkı evin gibi ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini fark etmediğiniz tek dönemdir. bu anda karşınızdakinin kendini ödül olarak gördüğünü düşünür ve kendinizi sunarsınız. bu durum, karşılıklı olunca işler daha karmaşık haller alır. ilk olarak yalanların, başkalarının ve kuralların girebileceği zamanlar bu evrenin sonuna denk gelir.

üçüncü evreye geçilmiştir; uyum. bu evre sıklıkla ilk cinsel tatminle rastlaşır. ya da cinselliğin geçmiş önemini kaybettiği düşünüldüğü hallerde, ilk uykunun paylaşılmasıyla. temel özellikleri; en çok karşı cinse benzenmeye başlayan evredir. bu evrenin sonunda iki taraf da en alt tabakaya kadar inmeyi başaramamışlarsa birbirlerinde, ilişkinin sonsuzluk evresi gerçekleşemez. zaten sonsuzluk evresi bundan önce zihnin ölümüyle sınırlandırılmıştır.

evin, tüm manzaranın izlendiği o platoya çıkmıştır. artık görüş evresidir. iki anlamlı bir evredir bu; neredeyse her konuda iki taraf da görüşlerini belirtir bu evrede ve gerçekçi öngörüye ilk kez bu evrede sahip olunur.

bir ara vermek gerekirse bu sınıflandırmadansa ben kendi hayatımda eyleme göre sınıflandırmayı tercih ediyorum; gül, öp, sarıl, elini tut, bak, gör, uyu.

düşüş başlar; kırılma evresi. kafada yaratılan hayaller teker teker kırılmaktadır. tek kurtuluş basitleşmek yahut aşırı entelektüelleştirmektir sorunları. ancak hiçbiri tam çözümlemez. sadece geçiştirmelerle yaşanır. bu dönemin en karakteristik özelliği hatırlandığında ağızda paslı bir tat bırakmasıdır.

uçuk beyaz bir dönem başlar ardından, ki bu zamana kadar evini yaşayan ruh ölmediyse yaşanan evrelerde; unutuş. umuttan sonra en canlı evresidir evinin. tekrar görme duyusu dokunma duyusundan almıştır iktidarı. en başta anlamadığınızı düşündüğünüz şeyler anlaşılır gibi gelmeye başlar. ancak bunun tek nedeni kafanızdaki kötü şeyleri fark etmeden silmenizdir. ilk gerçek anlamda fedakarlık bu zamanlarda başlar, bundan öncekiler sadece ödenmesi için çok uzun vade konmuş borçlardır. bazı vakalarda ilk çocuk bu dönemde görüldüğü için bu döneme aile evresi de denir.

ve sonsuzluk. artık evin sabittir. kendini evin olarak göremeyecek kadar da dertsiz. bu dönemde kontrol ve bilme arzusundan arınılmıştır. artık zihin ölümü gerçekleşemez, beden ölümlerinde bile. artık sevilen şeyin tam anlamıyla farkına varılmış ve içselleştirilmiştir. ne eleştiri, ne kopuşlar kalır. yalnız iç çekişler alçalış ve yükselişlerin belirtisi olabilirler. artık sevilen sendir.

dediklerim netliklerden uzaklaştıkça kendilerini doğrulayan haller ve bunu yaparken kendileri hariç her şeyi doğurmaya gebeler. en basitinden ağlayışları ve serenatları.

tüm bunları geçirdikten sonra şunu fark eder insan. bir bütün olmak gerekmez. bu sadece içinde bulunduğun dünyanın isteğidir ve sana huzuru verir. hatta kimi zaman “sadece bu” dedirtmekten başka bir hal değildir.

her şeye rağmen insan aldatır. başta kendini. sonsuz kontrol ve sınırsız bilgi arzusuyla yanıp tutuşarak oynar ve her zaman kolay yollarını bulmaya çalışır oyunun. sıklıkla yanılır. ya bireysel oynayarak bu iki isteğini gerçekleştirir ya da karşısındakini hapsederek. işte bu anlar intiharıdır bir şeylerin. başta evinin.

neden takılı kaldım ki? parçalanan düşünceleri yere dökmek pek iyi bir fikir değildi. özellikle hepsinin temel bir ruhsal sorunda birleştiğini görünce, keşke öncekiler gibi gizleyerek yazsaydım dedim. ama bunu da denemem gerekti.

yalnız yaşar evin.